SELÇUK’UN MUAYENEHANESİ.
SELÇUK (ses)
(Çocukların resmi)
Şimdi çocukluğuna dönelim istersen. O zamandan aklında kalan korkuların var mı mesela? Hani korku terimi sana ağır gelirse endişe de diyebiliriz.
BÜLENT (ses)
Gerçekten doktor gibi konuştun Selçuk, çocukluğuma dönmek falan.
SELÇUK (ses)
(önündeki kâğıda
not alırken yüzüne)
Gerçekten doktor olduğum için olabilir mi? Dalga geçmeyi bırak da soruma cevap ver Bülent. Sende bilirsin ki çocukluk evresi birçok korkunun kaynağını oluşturur. Korkun buradan beslenir. Endişen ya da, sen hangisini benimsiyor isen. Çocukluğunda ciddi anlamda korktuğunu hatırladığın bir şeyler var mı aklına gelen?
BÜLENT
Ne gibi mesela? Vampirler falan gibi mi
SELÇUK
Hayır, beni yanlış
anladın sanırım o kadar da değil. Karanlık gibi. Ya da kapalı yer gibi örneğin.
Bu tip korkular kişilik kazanılmaya başlandığında bilinçaltına atılan
karabasanlardan doğarlar. Çocukluğunda ışığı açık bırakmadan uyuyamayanlar, bir
gün ışık kapalıyken uyuyakalırlar…
(Masa
lambasının ışığını kapatır)
…ve hiçbir şeyin değişmediğini fark ederler. Bilinçte bu sebeple bilinçaltına galip gelir ve korku ortadan kalkar. Sonuçta korku korkulanın nasıl tavır takınacağını bilmemekten ileri gelir.
BÜLENT
Basitçe korkunun üzerine gidilmesi durumu yani.
SELÇUK
Basitçe evet. Ya da asla ışık kapalıyken uyunmayacaktır. Bu diğerinden daha sıkıcı değil mi? Çocukken ışıklar açık mı yatıyordun mesela, yoksa kapalı mı?
BÜLENT
Sahiden bu kadar basit mi yani?
SELÇUK
Basit mi derken?
BÜLENT
Yani ışığı kapatmadan yatamayan ışık kapalıyken yatacak ve sabah uyandığında korkusunun yerinde yeller esecek. Öyle mi?
SELÇUK
Sence?
BÜLENT
(Ses.
Masada Selçuk’un kepli resmi.)
Benceyi boş ver
doktor sensin, sen cevap ver.
(Bülent)
Gerçekten korkunun bu kadar kolay alt edilebileceğine inanıyor musun? Lütfen dürüst ol, bu soruyu hastan olarak sordum ama cevabını dostun olarak bekliyorum. Gerçekten karanlıkta yatmaktan korkan, o ilk ışığı kapatma cesaretini neye dayanarak verecek ve daha önemlisi bunu nasıl uygulayabilecek. Bu kadar basit olabilir mi korkunun üzerine gitmek?
SELÇUK
Aslında basit.
Korkularımızı somutlaştırıp neler olduğuna bir göz atacak olursak genellikle
kendimizin var ettiğini görürüz o kadar. Kendi kapanımızı kendimiz kurarız ve
ona yakalanmaya can atarız.
(Köşede
bir örümcek ağı)
Düşünsene hayatı boyunca evine girerken ilk olarak sağ adımını kullanan biri bunu niye yapar? Kuşların uçmayı doğuştan öğrendikleri gibi bir şey olsa herkes aynısını yapardı. Öyle değil mi, şu yaşıma geldim uçmaktan korktuğu için yürüyerek göçen bir leylek vakasını ne duydum, ne de işittim. O halde niye sağ adımla eşiği aşmak ısrarı?
BÜLENT
Korktuğu için mi? Cümleye girişinden kopya çektim haberin olsun.
SELÇUK
Alışkanlık
olduğunu mu sanıyordun yoksa?
BÜLENT
Bilmiyorum, neden olmasın? Ben de tuvalete sol adımımı atarak girerim hep, ne var bunda yani? Klozetten falan korktuğumu iddia etmeyeceksin umarım, senin leylekler için duymadığını ben de klozetlerin adam yediği durumlar için söyleyebilirim.
SELÇUK
Hayır, tabii ki etmeyeceğim. Ama adamımız yine de evine sol adımıyla girdiği zaman başına kötü bir şey geleceğinden korkar genellikle. Veya sevdiği birilerinin başına kötü bir şey geleceğinden korkar. Endişe duyar ve endişesi neyse ona sebep olmamak için dikkat eder. Olası dalgınlıkla dikkatsizce sol adımıyla girdiği vakit hemen dışarı çıkar ve tekrar, bu kez sağ adımıyla eşiği geçer. Sağ adımını kullanarak kendince oluşturduğu bir tılsımın koruyuculuğuna sığınır. Şimdi kendi durumunu tekrar gözden geçir bakalım, ne diyorsun?
BÜLENT
Mantıklı
aslında.
(Sol elini masadan çeker.)
SELÇUK
Doğru da inan bana. Ha bu kadar abartılı olmayabilir tabi. Bu ayrı. Ama daha abartılıları da var sonuçta. Genellemeler üzerinde konuştuğumuzu unutma.
BÜLENT
İstisnalar kaideleri bozmaz diyorsun.
SELÇUK
Bu konu da evet. Bazen istisnaların kaideleştiği konularda vardır, o ayrı. Gelelim sana, hala senin derdinin ne olduğu hakkında en ufak bir bilgim yok. Tuvalete sol ayakla girme takıntınla ilgili değil, değil mi?
BÜLENT
Değil tabiî ki.
Fikrinin olmadığı konusuna gelince; bu normal. Benim de yok dersem. Yine de
içten içe beni rahatsız eden bir durum yok diyemem.
(Kucağındaki sol elini sağ elinin içine alır)
SELÇUK
Nasıl yani? O halde bu konuşmayı neden bir kafeteryada değil de büromda yapıyoruz. Seni kravatlı dinlemek yerine aramızdaki bir tenis maçından sonra şortlu dinlemeyi yeğlerdim doğrusu.
BÜLENT
Nasıl anlatayım bilemiyorum.
SELÇUK
İşe basit cümleler kurarak başlayabilirsin mesela. Anlamsız gelen birkaç satırdan sonra ne kadar ciddileşebileceğine şaşıracaksın. Seni temin ederim.
BÜLENT
Şey, peki. Bazen hiç nedeni yokken mutsuz hissettiğin olmaz mı kendini?
SELÇUK
Güzel bir giriş cümlesi. Kuruntulardan mı bahsediyoruz?
BÜLENT
Tam olarak değil sanırım. Aksi halde soruna kuruntularım var diyerek cevap verirdim. Hem bunu söyleyebilmek hoşuma da giderdi inan bana. En azından çözüme atılmış bir adım attık diyebilirdim.
SELÇUK
Haklısın. Üzgünüm, seni dinliyorum. Devam et lütfen.
BÜLENT
Dediğim gibi. Elinde olmayan bir şeyin eksikliğini ona ihtiyaç duyduğunda derinden hissedersin hani? Bazen ihtiyaç bile duymana gerek kalmaz, ihtiyaç duyabilme ihtimali bile yeter bunun için.
SELÇUK
Örneğin?
BÜLENT
Bilmiyorum. Kalemin varsa vardır örneğin. Gerektiğinde cebinde olduğunu bildiğin için sıradandır yani. Vardır o kadar.
SELÇUK
Başka?
BÜLENT
(Başı
önünde)
Kalem cebinde
kaldığı sürece yazmak istemezsin. İlham perisi kaleminden ürkmüştür sanki. Oysa
kaleminin olmadığını farz et. Hatta daha ileri gidelim aradığın zaman
bulamayacağın kadar uzağında olduğunu düşünelim. En güzel fikirler aklına hep
birden üşüşürler, öyle ki birini ezberleyip diğerlerini unutmayı dahi göze
alamadığın için hepsini kaybedersin.
(Selçuk’a
bakar.)
Beni anlıyor musun?
SELÇUK
Oldukça yalın bir örnek için evet. Nereye gelmeye çalıştığın konusunda fikrim yok ama.
BÜLENT
Arkadaşın evlidir ve sen bekârsındır mesela. Ve hayalini kurduğun bir düzen uğruna onun karısını özdeşleştirdiğin bir kadını kendine yakıştırırsın. Fakat sorun da buradadır zaten. Elde etme imkânın yoktur. Ulaşamayacağına eminsindir.
SELÇUK
Neden?
BÜLENT
Ne neden?
SELÇUK
Neden ulaşamayacağına eminsin?
BÜLENT
Ne bileyim evli diyelim mesela. Ya da farklı dünyaların insanısınız diyelim, ne fark edecek. Örnek istedin diye anlattım bunları.
SELÇUK
Seni kızdırdıysam özür dilerim Bülent. Sorularımı mazur gör lütfen. Sana yardım edebilmek için iyice anlamam gerekiyor. Üzgünüm.
BÜLENT
Ben özür dilerim, sesimin yükselmesine engel olamadım birden. Kendime bile açıklamaktan aciz kaldığım bir durumu sana izah etmeye çalışmaktan gerildim sanırım.
SELÇUK
Pekiyi, kusura bakma ama bir şeyi açıklığa kavuşturalım önce. Sen evlisin zaten. Benim de tanıdığım dünyalar güzeli ve daha ötesi iyi ruhlu bir karın var. Karınla bir sorununuz mu var yoksa?
BÜLENT
Hayır, söylediğim gibi örnek istediğin için anlattığım bir karmaşaydı o. Ya da tersini al mesela. Evlisin ve seni çok mutlu eden bir karın var. Dünyalar güzeli ve iyi ruhlu biri. Göze çarpan herhangi bir sorununuz da yok. Yine de arkadaşının karısı dikkatini çekiyor. Seninkinden daha güzel veya daha insan canlısı olmamasına rağmen hem de? Mıknatısın demiri çektiği gibi. Erkek olduğundan emin olduğun halde, erkek gibi hissetmemekle ilgili bir şey. Günün birinde birden tekrar cinsiyetinin farkına varıyorsun. Yalnızca cinsiyetinin de değil, işler olduğunun da.
SELÇUK
(Masada
Selçuk ve karısının resmi)
Alışkanlıkların monotonluğundan sıkılmak gibi mi yani? Değişiklik isteği falan?
BÜLENT
Tam değil aslında. Alışkanlıklarla problemim yok benim.
SELÇUK
Sorun
monotonlukta mı peki?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder