“iyi misin sen?
rengin attı
birden.”
Önce
çok uzaklardan geldiğini tahmin ettiğim bir şırıltı duyar gibi oluyorum.
Arkasından kendimi deniz kenarında martılara simit atarken hayal ediyorum.
Koparıp gökyüzüne alelade fırlattığım simit parçaları daha denize düşmeden
martılar tarafından kapılıyor. Birden vapur nereden geldiğini anlayamadığım bir
dalganın altında kalıyor ve boydan boya sırılsıklam oluyorum. Suratımı kaplayan
suyla kendime gelerek nerede olduğumu hatırlayıveriyorum. Yattığım yerden bütün
yüzümü kaplayan suyla ayağa fırlıyorum. Sıcacık su buharını tüttürerek yakamdan
göğsüme doğru akıyor. Gömleğim altından geçen ılık ıslaklık nedeniyle anında
vücuduma yapışıyor. Yerde, toprak üzerinde az önce başımı koyduğum kısım etrafı
ıslak olduğu halde kafamın şeklini alacak biçimde kuru kalıyor.
Suratsız
dizleri üzerine çömelmiş, neredeyse burnu burnuma değecek şekilde yüzümü
seyrediyor.
“Bayıldın,”
diyor.
Başımı
sallıyorum.
“Farkındayım,”
diyorum. Farkındayım da. “O sırada ben de buradaydım.” Elimi enseme götürerek
boynumu yapış yapış yapan suyu siliyorum. Ben bayılınca korkuyor olmalı, sonra
da su bulmuş yüzüme döküyor. “Uyarmıştım ama,” diyorum.
Yerdeki
kurumak üzere olan siluetime bakıyor.
“Bazen
insanlar öylesine boş olurlar ki,” diye hayıflanıyor. “Yalnızca yer kaplarlar o
kadar. Aslına bakarsan bu insan olmanın mantığına da aykırıdır biliyor musun?”
İşin
gerçeği o sıra felsefi derinliği olan
hiçbir bir anlamlı cümleyi kaldırabilecek halde değilim. Bir yandan bayılmam
iyi de oluyor. Fena susamışım. “Su bulmuşsun ha,” diye konuşuyorum. Boşa giden
cümleleri yüzünden canı sıkılıyor. “Bugün başıma gelen en güzel şey.”
“Pek
sayılmaz,” diye mırıldanıyor.
“Var
mı başka?”diye soruyorum. Enseme götürdüğüm elimi yalarken sarışın adama
bakıyorum. İrileşmiş gözleriyle beni takip ediyor.
“İstersen
yalama,” diyor.
Tuzluydu
su. “Bu su tuzlu,” diye bağırıyorum. Ve aynı zamanda sıcak. “Ve sıcak.”
Suratsız
kaşlarını gözlerinin üzerine düşürerek başka çaresi olmadığını anlatmaya
çalışıyor.
“Başka
nasıl bulabilirdim ki suyu?” diye soruyor. “Belki bilmiyorsun ama burada su, en
değerli neyi biliyorsan ondan bile değerlidir.”
Suratsız’ın yüzündeki ifadeden söylediklerinde çok ciddi olduğu belli. Fakat bu ciddiyet benim az önce içine daldığım karanlığın koyu kestane formuna tekrar dönmeme engel olamıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder