sıfır
“sır nedir?” diye sordu
üstada
üstat söylersem
sır olmaktan çıkar diye
sustu
bir
çoook uzun zamandır
umuttun bana
haydi, şimdi sen
umut beni
iki
bütün yapraklar yeşil değil ki
bütün bulutlar beyaz
olsun,
yine de yağmur hep aynı
yağar.
bütün çiçekler aynı
kokmaz belki
ama aynı kopar;
yüreğini burkarak
üç
gözlerine söylesen de
biraz sussalar
belki ben de konuşacağım
dört
kalp atışı
zannettiklerin
kalbindeki kimse onun
nefes alışlarıdır
ne kadar hızlı atıyorsa
o kadar heyecanlanıyor
demektir seninleyken
bu iyi
o giderse duruyor ya
kalp zaten
atmaktan vazgeçmiyor;
nefes alan kalmıyor
içinde.
sen öldüm sanıyorsun
beş
güneş doğudan doğar
derler,
yalan
sizin evin oradan doğuyor hep
altı
insan dediğin beş uzantılı
bir gövdenin sol üst köşesinde saklanan şey
sen hepsi sanırsın
yanılırsın
böyle kandırıyor işte seni sol üst
köşesi boş olan gövdeler
yedi
iyi de birader divan
edebiyatını tamamen yanlış anlamışsın
sen
sekiz
ben ceketimi alır
giderim gerekirse
merak etme,
yeter ki sen de gel
yalnız bırakma
dokuz
en çok sandalyelere
üzülürüm ben,
yuvarlak masa şövalyeleri
ayakta mı duruyorlardı?
on
sen kara diye
genelleyerek çoktan bitirmişsin ki yeşili,
denize deniz diyorsun en
azından
onbir
ne zaman ki zorla bir
balık daha atmayacaksın ağzına
ne zaman ki çiçekleri
sevdiğine değil de
sevdiğini çiçeklere
götüreceksin
o zaman cana kıymetten
bahset bana
o zaman dinlerim bak
seni sabaha kadar.
oniki
kapını çaldığımda
açma
istersen
sadece "kim
o?" diye sor,
benim diyeyim.
onüç
farkındayım
hiç albenim yok benim
haklısın
ama
sen yine de
al beni
ondört
bazen saçmalar insan
o da lazımdır
çünkü
onbeş
sanki rüzgar esti az
önce
ceketimi çıkardım
bıraktım eskiden oturduğun yere
üşümüşsündür
evde
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder