18 Haziran 2025 Çarşamba

YAŞLANMA

 

Yaşlanmak güzeldir.

Yaslanmayı gerektirmez yani.

Zaman  hızlı geçiyorsa güzel geçmiş demektir der babam.

Hızlı geçtiğini söylemekte yaşlanmak işte.

Bunu -bundan kastım yaşlanmanın güzel olduğunu- dört yaşındayken oğlum öğretti bana. Öğretti yanlış kelime belki. Hatırlattı.

Bir sabah koşarak geldi.

Bir şeyden korktuğu belli.

Nefes nefese.

Bana, "Sakın yaşlanma," dedi.

Arkadaşlarından birinin dedesi vefat etmiş, oğlum da nasıl öğrenmişse öğrenmiş bunu. Sonra anlattığında arkadaşının durmadan çok yaşlıydı dediğinden bahsetmişti. Yaşlılık ve ölüm aklında eşleşmiş, aynı oluvermiş birden. Ölüm de ayrılmak demekle eşleşince korkmuş bizimki. Babası da yaşlanıyor olunca...

"Niye?" diye sordum. Şaşırdı. Cevabı o kadar basitti ki kafasında, nedenini sormam afallatmıştı onu. Cevap bile vermedi. Veremedi ya da. "Benim hemen ölmemi mi istiyorsun yani?" diye sordum hemen arkasından. "Oysa," dedim sonra, "Ben seninle uzun yıllar yaşamak ve yaşlanınca da çocuklarına bakmak istiyordum."

Düşündü biraz.

Büyük adamların düşünmesi gerektiği gibi düşündü.

Yaşlanmadan ölmek fikri garip gelmişti.

"Vazgeçtim ben, yaşlan," deyip kaçtı yanımdan.

Ayrı düşmek sadece ölmekle olmuyordu ki. Anlamıştı bunu.

Ölmek kaçınılmaz. Oğlum bunu hatırlattı bana. Değiştirilemez. Zamanı öngörülemez.

Ölmeden yaşanması gerekenleri kaçırmaksa sana bağlı.

O öngörülebilir ve değiştirilebilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SEÇİLMİŞ OLAN 21

  “şşşt, ses çıkarmadan gel yanıma.” Daha önce duyduklarıma benzemeyen bir siren sesiyle uyanıyorum. Kulakları uğuldatan, futbol maçları...