15 Haziran 2025 Pazar

KOMŞULARIM BİR GARİP 1


Birinci kitap

KOMŞULARIM BİR GARİP

 

Bu kitabı sırtlarında evlerini taşıyarak

kiraödemek zorunda kalmayan bütün

KAPLUMBAĞALARA

ithaf ediyorum 

özellikle öğrenci olanlarına…

 

 


“Beni yanlış anladınız sanırım. Ben evinizi satın almak istemiyorum, sadece kiralamak istiyorum.

      


Bütün bunların başıma gelmesinin bir anlamı yok. Gerçekten tek derdim bu. Kiralık bir ev arıyorum ben.

Buraya okumak için geldim ve kalacak bir yere ihtiyacım var.

O KADAR.

Hepsi bu.

Doğrusu şu ki; daha önce evimden hiç bu kadar uzaklaşmadım ve maalesef burada kimseyi tanımıyorum. Sırf buradaki okulu seçtiğim için sokaklarda ev arıyorum şimdi.

Yaptığım sadece bu.

Kazanmayı düşündüğünokulu seçmeye odaklanmışken işin bu tarafı aklına gelmiyor hiç.

Ne diyelim;O DA KADER.

Elmayı manavdan elma olarak seçmemiştim yani. Seçememiştim daha doğrusu. Puanım neye yetecek emin olamadığım için manava armut ta olabilir demiştim. Manavdan kastım; girdiğim seçme sınavı. Düşünürsen iyi ki de demişim. Armuda param yetmeyince de elime elma tutuşturmuşlardı. Şimdi kek niye elmalı denir mi?

HALE BAK! Kek elmalı diye başımızı sokacak bir ev bulamıyoruz iyi mi?

Bazen kaplumbağalar gibi sırtımızda evlerimizi taşısak ne güzel olurdu diye düşünüyorum. Bazen derken; son birkaç gündür işte. Önceden böyle bir derdim olmadığı için bu sorun aklıma bile gelmiyordu.

BENİM DERDİM DEĞİLDİ ÇÜNKÜ.

 


Kim bilir şu an başımıza gelmediği için dert etmediğimiz ne sorunlar var da farkında bile değiliz. Daha kötüsü başımıza gelmediği için bilmediğimiz o sorunlar kim bilir kaç insanın başında şu an.

 

Umarım hepsi sıkıntılarından kurtulur.

 

Sıkıntıyla uğraşmak zor iş. Nasrettin Hoca boşuna damdan düştüğünde ‘beni doktora değil damdan düşene götürün’ dememiş.

Bir bildiği varmış demek ki.

Kiracısını bekleyen bir ev mutlaka vardır ama. Henüz ümidimi kaybetmedim ben. Yani olmalı. Evini arayan bir kiracı varsa olmalı. Olmak zorunda.


 

Neden-sonuç ilişkisi dedikleri şeyden dolayı olmak zorunda. Düğmenin açma kapatma uçları gibi. Birisi varsa öteki de vardır mutlaka. Ben zaten buradayım.

 

Düğmenin açma ucu

 

E! Sorun ne? Ev nerede peki? Kapatma ucu yok.

Olur mu böyle şey?

Hani, Bazen bazı şeyler elimizde olmuyor ya. Bu da öyle.

 


Bazen evde yapılan hesaplar çarşıya uymuyor işte. Ya paranız eksik çıkıyor, ya alacağınız şeyi bulamıyorsunuz. Hatta bazen gittiğinizde geç kalıyorsunuz,pazar bile kaldırılmış oluyor.

Bazen günü tutturamadığınızı saymıyorum bile.

Alacağınız şeyi pazara geldiğiniz de unuttuğunuzu da.

Örnek gırla.

HAYAT BÖYLE.

Tamam.

Kabul, hayat böyle de. Hayat böyle diye boş veremezsin ki. Okulu kazanmışım madem, okuyacağım. Vaz geçemezsin de.

Hem niye vaz geçeyim ki?

Zorlukla her karşılaştığımızda hakkımız olanı bırakacak mıyız? Tabi ki, hayır. O nedenle okula devam edeceğim dört yıl boyunca sokakta kalmam altından kalkabileceğim bir durum değil.

Zor olur en azından.

 


O yüzden üstünde çatısı olan bir ev çok işime yarar. Ayriyeten dört yanında duvarları olmasını da tercih ederim.

DÜŞÜNSENiZE;  bunun kışı var, yağmuru, karı var, soğuğu var. Bitmedi; Ders çalışması, uykusu var. Nerede oturacaksın, nerede yatacaksın, nerede yemek yiyeceksin?

Okumak sokaklarda olacak iş değil yani.

Dedim ya, en azından zor olur.

Sorun bu.

Sorunu anladım zaten. Anlamadığım. Anlayamadığım.Çözümü yok mu? Babam, ‘Oluru yok mu?’ diye sorar hep bu durumlarda. Bir de ‘Bana ne olur?’ der.

Oluru yok mu?

Eğer varsa, bana ne olur?

Şöyle  havaya kaldırıp salladığında evi karşına getirecek ucunda yıldız olan bir sihirli değnek falan. Hokus pokus, okaliptüs mokaliptus diyerek sallasam. Yok mu?

 

VAR TABİ.

 


Yanlış anladınız… Sihirli değnek değil. Babamın bahsettiği olur bu değil. Öyle bir şey yok. Var dediğim sorunun çözümü. Ve basitaslında.Basit ama dönüp dolanıp yine kiralık eve dayanıyor. Yapacak bir şey yok. Bulana kadar arayacağız.

ARAMAK BULMANIN YARISIDIR.

Bu da babamın başka bir incisi.Hikaye bu ya; iki adam bulanın olacağı söylenen yere düşürülmüş bir altını aramak için yola çıkmışlar. Biri göğe bakarak altını aramaya başlamış,diğeri yere. Tabi yere bakarak arayan bulup altının sahibi olmuş.

Nasıl arayacağın işin püf noktası.

Ve ben tam da onun için şu anburadakarşımda duran yaşlı adamın önünde dikiliyorum.

Aramak çıktığında bulmanın kalan yarısını tamamlamak için.

Kayıp altını alabilmek için yani.

 


Cümlemi düzeltiyorum, pencere camına kiralık ilanı yapıştırılmış dairenin kapısını çaldığımda, kapıyı açan adamın önünde kiralık şartlarını duymak için dikiliyorum.

Gerçekten dikiliyorum ama.

Galiba işin püf noktası da bu. Beklemek değil canım.

 

SABIRLI OLMAK.

 

Ağaçların ruh halini anlayalı çok oldu. Onlar gibi kıpırdamadan ayakta duralı en azından yarım saat geçmiştir.

Yalan olmasın, belki de kırk beş dakika. Bir saat bile geçmiş olabilir.

 

Çaktırmadan bacaklarımı bir iki oynatsam adamın kararını etkiler mi acaba?

Ya da, boş ver; ‘daha yerinde sabit duramıyor, sözünde mi sabit duracak’ deyip vereceği evi vermekten vazgeçerse. Bu riski almayalım şimdi durup dururken.

Yanlış zamanda yanlış yerde olmak dedikleri bu.

Böyle olacağını bilseydim sormazdım. Bence adam ona sorduğum soruyu çoktan unuttu. Yaşlı tabi. Sadece konuşuyor.

Elbet bir cevap soruma yanıt olur diye umut ediyor belki.

Kapatma düğmesi bozulmuş radyolar gibi. Şarjı bitene dek devam edecek herhalde. Öyle görünüyor.

 

Bir ara düşündüm de belki de sokakta kalmak hayal ettiğim kadar zor değildir. KİM BİLİR?Denesem mi acaba? Bacaklarımı hissetmiyorum artık. Gerçekten kıpırdatabileceğimden emin olsam basıp gideceğim.

Hayır. Sorduğum bu denli uzun konuşmasını gerektirecek soru değildi ki. “Ev kiralık mı?”. Kiralıksa kira bedeli ne? Bu. Böyle uzun yanıt vereceğini tahmin etmemiştim.

Ev kiralık mı? Evet. Kirası ne kadar? Altı yüz. Bitti. Uzatmanın anlamı yok ki. Ha iki lafın arasında şey demiştim bir de.

“ŞARTLARINIZ NEDİR?”

Tabi ya!

İşte bu!

HAY! Dilimi eşek arısı soksaydı da demez olsaydım.

 


Nasıl aklıma gelmez. ŞART GÖRECELİ KAVRAM.

 

Herkese göre değişir.

 

Başarının şartı nedir?

Çok çalışmak. Sence?

Doğru zamanda doğru yerde bulunmak.

Hatta bir arkadaşıma göre şartı bile yok onun. ‘Denk gelirse gelir,’ diyor o. Gelecekse eğer sen otursan da gelir.

 


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ŞEY

  Çook yıllar önce. Babam o zamanlar boyacılık yapıyor. Bir gün sabahın beşinde, -niyeyse kargalar uyanmadan yola çıkıyorduk hep- evden çıkt...